21 Mayıs 2011 Cumartesi

Cafe Crown

Normalde bu blogda yazılmış mekanların dışında bir mekan Cafe Crown ama benim için önemli bir yer olduğundan yazıcam zaten adı üstünde blog bu kuzen de ben de kafamıza neresi eserse orayı yazarız ya övmek ya yermek için farketmez. Cafe Crown Etiler Nispetiye caddesi üzerinde D&R'ın ile Barış Büfenin ararsında Mado'nun karşı çaprazında yer alıyor. Etilerde tutan adam akıllı kafelerden tek sabit kalabileni (Starbucksı kategoriye almıyorum). İsim olarak da çok moda olmayan bir yer olduğundan çoğu zaman diğer yerlere göre daha sakin bir yer. Sakin diyince boş anlaşılmasın müsteri yaş oranı yeni yetme bağırıp çağıran hevesli gençlerden olmadığı için başınız şişmeden ve karşınızdakinin söylediğini anlayarak kahve ve sohbet iklisini yakalayabiliyorsunuz. Gezen gençliğin prime time zone'unda giderseniz biraz daha civcilli olacaktır tercihinize göre saatini kendiniz belirleyin.

Şimdi gelelim benim mekan içindeki tercihlerime. Son 2 - 2,5 aydır sadece kahve için uğradığımdan yemek menüsünde bir değişiklik varmı haberdar değilim zira çoğu ziyaretimde menüye bile bakmadan bir şekerli türk kahvesi dediğim için menü ile çok sık görüştüğüm söylenemez. Fakat karnınız açken de gidebileceğiniz yemekleri, salataları, sandviçleri ve tatlıları güzel bir yer. Benim karnım aç olduğunda genellikle tercih ettiğim ve lezzetini beğendiğim peynirli ve domatesli simit tost var. Simiti enine ikiye bölerek arasına beyaz ya da kaşar peyniri tercih tabiki sizin ve domates ekliyorlar ve ısıtıp domates salatalık söğüşü eşliğinde servis ediyorlar. Yanında çay ile şahane bir ara öğün olabilir.  Öyle geçiştirmek değil karın doyurmak istiyorum diyorsanız  tavuklu veya etli pita tavsiye ederim doyurucu ve tabakta güzel duruyor.


Benim favorim işe tavuklu fettucini. Pesto sos ile geliyor ve hem doyurucu hem de lezzetli bir tabak ama maalesef şu an resmi yok elimde yer yemez onu da eklicem. Salataları genellikle lezzetli ve doyurucu ama klasiklerinden biraz farklı. Resimde de görebileceğiniz gibi tavuklu sezar salata bildiğimiz ve alıştığımızdan biraz daha farklı. Lezzetli mi derseniz lezzetli, doyuruyor mu derseniz doyuruyor da ve söylediğime de pişman olmadım ama beklediğim şekilde değildi. Bakın siz kendi kararınızı kendiniz verin bu konuda.


Yemekleri yanında tatlılarını da sevdiğim bir yer Cafe Crown. Basit ve amaca hizmet eden tabakları var üstelik de günlük ürünler. Eğer bir ürün eskiyse hemen sizi caydırıyorlar tavsiye etmeyi bugün başka zaman ikram edelim diyorlar. Benim en sevdiğim tatlısı krokanlı pastaları ama onun yanında cheesecakeleri de lezzetli fakat daha iyilerini yedim, yalan söylemicem. Fakat krokanlı pastayı tavsiye ederim.



Cafe Crown yemekleri, atıştırmalıkları, tatlıları, sıcak ve soğuk içecekleriyle her türlü ihtiyacınıza cevap verebilecek bir mekan. Ayrıca kahveleri de oldukça lezzetli. Günün her saati farklı lezzetler için gidebilirsiniz. Kahvaltıdan akşam atıştırmasına, tatlı yemekten  bir yorgunluk kahvesi içmeye kadar değişik sebepler bulunabilir Cafe Crown'u ziyaret etmek için. Birini kullanıp bir gün ziyaret edin derim ben.

Adapazarı Meşhur Köfteci Mustafa

Güzel yemek yiyebilmek için restorant ile aynı şehirde olmanız şart değildir. Ünlü gurme Vedat Milor'un da dediği gibi gurme iyi bir yemek için uzun mesafeler katedebilecek innsana denir ve burada ki uzun sizin yemeği ne kadar sevdiğinizle ters orantılıdır. Siz ne kadar çok isterseniz mesafe o kadar çok kısalır gözünüzde.

İşte böyle gözümüzde mesafenin ederinin olmadığı canımızın Adapazarının meşhur ıslama köftesini çektiği bir günde İstanbuldan kalkıp arkadaşlarla köfte yemeğe gittik. Burdan Adapazarına köfteye gidilirmi demeyin  daha biz sırf yemek için nerelere gittik. Bu adapazarı onların yanında solda sıfır kalır esamesi okunmaz. Hem de öyle bi gezi amaçlı değil. Okulun yemekhanesi iner gibi atladık arabaya gittik köftemizi yedik ve döndük. Şimdi size köftesinin lezzeti yol aldırıcak Mustafa ustayı tarif edelim.


Mustafa ustanın yeri öyle lüks falan bir yer değil bildiğiniz salaş esnaf lokantası dekorunda ve tadında bir yer. Adapazarı merkezine geldiğinizde sağ taraftaki caddeden devam ediyorsunuz ve bir kaç yüz metre gittinizde sağınızda bu tabelayı görüyorsunuz. Bulması gayet kolay hiç bilemeyen biri otoban tabelalarını takip ederek Adapazarını vardığı zaman da yoldan geçene sorarak köfteciyi bulabilir kolaylıkla. Mekanda yenmesi gereken üç önemli şey var. Birincisi tabiki ıslama köfte. Benim gibi midesi geniş biriyseniz bir buçuk falan söylemeyin porsiyon porsiyon gidin zira bir buçuk da yetmeyebilir. Köftenin tadı sadeliğinden tabağın tadı ise ıslatılmış ekmeğin köfteyle uyumundan geliyor. İşin sırrı ekmekte diyebilirim. Görüntüsü önünüze geldiğinde böyle oluyor.


Tabaktaki biberler acıdır şimdiden uyarıyım sonradan söylemedi olmasın. Köftenin yanında olması mutlaka şart olan yıllardır ayrılmazı her köftecinin beceremediği beceremeyene de benim gitmediğim şey mekanda yenmesi gereken ikinci önemli şey Mustafa Ustanın piyazı. Yumurtalı piyaz köftenizi beklerken aynı zamanda güzel bir başlangıç görevide görüyor. Görüntüsü istah açtığından mı yoksa yoldan geldiğiniz için aç olduğunuzdan mı hala karar veremedim ama köfte gelene kadar bir piyaz haklayabiliyorsunuz farkında olmadan. İşte onun da sofrada duruşu şöyle.


Bir başka yenmesi gereken şey ise mekanın meşhur manda kaymağıyla birlikte bir tatlı. Kaymağın altındali tatlı çoğu zaman önemli değil çünkü kaymak mükemmel. Geç saatlere kalamamaya özen gösterin çünkü kaymak kalmıyor bizim gibi hayal kırıklığınızla kalıyorsunuz yemeğin üstüne. Kısacası Mustafa Ustanın lezzetleri kalkıp gitmeye yolu çekmeye değer cinsten ama öğlen saatlerinde giderseniz daha iyi olur. Yazımı bitirirken eklemek isterim dükkan önünde poz veren ben değilim =)