21 Mayıs 2011 Cumartesi

Cafe Crown

Normalde bu blogda yazılmış mekanların dışında bir mekan Cafe Crown ama benim için önemli bir yer olduğundan yazıcam zaten adı üstünde blog bu kuzen de ben de kafamıza neresi eserse orayı yazarız ya övmek ya yermek için farketmez. Cafe Crown Etiler Nispetiye caddesi üzerinde D&R'ın ile Barış Büfenin ararsında Mado'nun karşı çaprazında yer alıyor. Etilerde tutan adam akıllı kafelerden tek sabit kalabileni (Starbucksı kategoriye almıyorum). İsim olarak da çok moda olmayan bir yer olduğundan çoğu zaman diğer yerlere göre daha sakin bir yer. Sakin diyince boş anlaşılmasın müsteri yaş oranı yeni yetme bağırıp çağıran hevesli gençlerden olmadığı için başınız şişmeden ve karşınızdakinin söylediğini anlayarak kahve ve sohbet iklisini yakalayabiliyorsunuz. Gezen gençliğin prime time zone'unda giderseniz biraz daha civcilli olacaktır tercihinize göre saatini kendiniz belirleyin.

Şimdi gelelim benim mekan içindeki tercihlerime. Son 2 - 2,5 aydır sadece kahve için uğradığımdan yemek menüsünde bir değişiklik varmı haberdar değilim zira çoğu ziyaretimde menüye bile bakmadan bir şekerli türk kahvesi dediğim için menü ile çok sık görüştüğüm söylenemez. Fakat karnınız açken de gidebileceğiniz yemekleri, salataları, sandviçleri ve tatlıları güzel bir yer. Benim karnım aç olduğunda genellikle tercih ettiğim ve lezzetini beğendiğim peynirli ve domatesli simit tost var. Simiti enine ikiye bölerek arasına beyaz ya da kaşar peyniri tercih tabiki sizin ve domates ekliyorlar ve ısıtıp domates salatalık söğüşü eşliğinde servis ediyorlar. Yanında çay ile şahane bir ara öğün olabilir.  Öyle geçiştirmek değil karın doyurmak istiyorum diyorsanız  tavuklu veya etli pita tavsiye ederim doyurucu ve tabakta güzel duruyor.


Benim favorim işe tavuklu fettucini. Pesto sos ile geliyor ve hem doyurucu hem de lezzetli bir tabak ama maalesef şu an resmi yok elimde yer yemez onu da eklicem. Salataları genellikle lezzetli ve doyurucu ama klasiklerinden biraz farklı. Resimde de görebileceğiniz gibi tavuklu sezar salata bildiğimiz ve alıştığımızdan biraz daha farklı. Lezzetli mi derseniz lezzetli, doyuruyor mu derseniz doyuruyor da ve söylediğime de pişman olmadım ama beklediğim şekilde değildi. Bakın siz kendi kararınızı kendiniz verin bu konuda.


Yemekleri yanında tatlılarını da sevdiğim bir yer Cafe Crown. Basit ve amaca hizmet eden tabakları var üstelik de günlük ürünler. Eğer bir ürün eskiyse hemen sizi caydırıyorlar tavsiye etmeyi bugün başka zaman ikram edelim diyorlar. Benim en sevdiğim tatlısı krokanlı pastaları ama onun yanında cheesecakeleri de lezzetli fakat daha iyilerini yedim, yalan söylemicem. Fakat krokanlı pastayı tavsiye ederim.



Cafe Crown yemekleri, atıştırmalıkları, tatlıları, sıcak ve soğuk içecekleriyle her türlü ihtiyacınıza cevap verebilecek bir mekan. Ayrıca kahveleri de oldukça lezzetli. Günün her saati farklı lezzetler için gidebilirsiniz. Kahvaltıdan akşam atıştırmasına, tatlı yemekten  bir yorgunluk kahvesi içmeye kadar değişik sebepler bulunabilir Cafe Crown'u ziyaret etmek için. Birini kullanıp bir gün ziyaret edin derim ben.

Adapazarı Meşhur Köfteci Mustafa

Güzel yemek yiyebilmek için restorant ile aynı şehirde olmanız şart değildir. Ünlü gurme Vedat Milor'un da dediği gibi gurme iyi bir yemek için uzun mesafeler katedebilecek innsana denir ve burada ki uzun sizin yemeği ne kadar sevdiğinizle ters orantılıdır. Siz ne kadar çok isterseniz mesafe o kadar çok kısalır gözünüzde.

İşte böyle gözümüzde mesafenin ederinin olmadığı canımızın Adapazarının meşhur ıslama köftesini çektiği bir günde İstanbuldan kalkıp arkadaşlarla köfte yemeğe gittik. Burdan Adapazarına köfteye gidilirmi demeyin  daha biz sırf yemek için nerelere gittik. Bu adapazarı onların yanında solda sıfır kalır esamesi okunmaz. Hem de öyle bi gezi amaçlı değil. Okulun yemekhanesi iner gibi atladık arabaya gittik köftemizi yedik ve döndük. Şimdi size köftesinin lezzeti yol aldırıcak Mustafa ustayı tarif edelim.


Mustafa ustanın yeri öyle lüks falan bir yer değil bildiğiniz salaş esnaf lokantası dekorunda ve tadında bir yer. Adapazarı merkezine geldiğinizde sağ taraftaki caddeden devam ediyorsunuz ve bir kaç yüz metre gittinizde sağınızda bu tabelayı görüyorsunuz. Bulması gayet kolay hiç bilemeyen biri otoban tabelalarını takip ederek Adapazarını vardığı zaman da yoldan geçene sorarak köfteciyi bulabilir kolaylıkla. Mekanda yenmesi gereken üç önemli şey var. Birincisi tabiki ıslama köfte. Benim gibi midesi geniş biriyseniz bir buçuk falan söylemeyin porsiyon porsiyon gidin zira bir buçuk da yetmeyebilir. Köftenin tadı sadeliğinden tabağın tadı ise ıslatılmış ekmeğin köfteyle uyumundan geliyor. İşin sırrı ekmekte diyebilirim. Görüntüsü önünüze geldiğinde böyle oluyor.


Tabaktaki biberler acıdır şimdiden uyarıyım sonradan söylemedi olmasın. Köftenin yanında olması mutlaka şart olan yıllardır ayrılmazı her köftecinin beceremediği beceremeyene de benim gitmediğim şey mekanda yenmesi gereken ikinci önemli şey Mustafa Ustanın piyazı. Yumurtalı piyaz köftenizi beklerken aynı zamanda güzel bir başlangıç görevide görüyor. Görüntüsü istah açtığından mı yoksa yoldan geldiğiniz için aç olduğunuzdan mı hala karar veremedim ama köfte gelene kadar bir piyaz haklayabiliyorsunuz farkında olmadan. İşte onun da sofrada duruşu şöyle.


Bir başka yenmesi gereken şey ise mekanın meşhur manda kaymağıyla birlikte bir tatlı. Kaymağın altındali tatlı çoğu zaman önemli değil çünkü kaymak mükemmel. Geç saatlere kalamamaya özen gösterin çünkü kaymak kalmıyor bizim gibi hayal kırıklığınızla kalıyorsunuz yemeğin üstüne. Kısacası Mustafa Ustanın lezzetleri kalkıp gitmeye yolu çekmeye değer cinsten ama öğlen saatlerinde giderseniz daha iyi olur. Yazımı bitirirken eklemek isterim dükkan önünde poz veren ben değilim =)

26 Şubat 2011 Cumartesi

ÖzKilis: Aile içinden TV ekranlarına

Fatihte Akdeniz caddesinin bir alt sokağında ÖzKilis lokantası. Akdeniz caddesi üzerinde giderken Kervan çeyiz mağazasının bulunduğu ışıklardan giriyorsunuz ve hemen ilk sola sapıyorsunuz. Gayet küçük mütevazi hatta salaş bir kebapçı. Nasıl bulduk tam hatırlamıyorum ama eniştem tavsiye etmişti galiba yanlış hatırlamıyorsam, kuzenimin eşi. İlk giden kimdi onu da hatırlamıyorum ama bu güne kadar bütün aile fertlerinin damak zevkinden geçer not almayı başardı tekrar tekrar. Biraz handikapı olan bi yer ÖzKilis. Eğer damak zevkiniz uygunsa et ve kebaptan anlıyorsanız gerçek değeriniz çözebilirsiniz yoksa alelade bir kebapçıdan çok da farklı gelmeyebilir. Aman aman bir fark göremiyebilirsiniz. Benim mekanda yemeğe başlarken ilk tercihim lebeniye çorası oluyor. Biraz farklı biraz tanıdık bir lezzet. İşin açıkçası yayla çorbasıyla yuvalama arasında kalmış bir lezzet denenmesi gereken bir tat. Ardından inceliği ile farkını belli eden kabuğundaki ve içindeki et yoğunluğuyla öne çıkan içli köftelerinden yemenizi tavsiye ederim. Tadı güzel ve geleneklere göre yapılmış. İçindeki ceviz kendini hemen diğerlerinden ayırmasını sağlıyor. Ayrıca kabuğunda bir çok seri üretimden farklı olarak patates yerine et kullanılması ve el açması olması lezzetini de arttırıyor kalitesinin yanında. Maalesef elimde ne lebeniyenin ne de içli köftenin resmi yok. Elimde resmi olan ise çoğu yerde bulamayacağınız sarımsaklı lahmacun. Taze sarımsak ile yapılan bu lahmacunun soğanlı ile farkını ilk ısırıkta anlıyorsunuz ki şahsen ben soğanlıdan daha çok severim tazesini. Son yediğimde hamuru biraz kalın gelmişti ama normal standartları genelde incecik ve kıtır kıtır pişmis kıvamdadır. Biraz kalın olmasına karşın lezzetliydi ve etli yapılmıştı. Etliden kastım harcında et kullanılmış değil üzerine yayılan et yoğunluğu gayet iyi durumdaydı.
Yanında mutlaka mekanın kendi ayranını içmenizi tavsiye ediyorum. Ayranları kıvamlı ve lezzetli. Lahmacun da yendikten sora arkasından kebap seçimi geliyor. Benim herkese tavsiyem lebeniye, içli köfte, sarmısaklı lahmacun üçlüsünün üstüne terbiyeli kuzu şiş gerçekten güzel bir final olacaktır. Kullanılan kuzu etinin kalitesi ve uzun süre terbiyede beklemesinin verdiği lezzet ve yumuşaklıkla et pamuk gibi bir kıvam almış ve ağızda dağılıyor. Altı ezmeli ve kilis tavaları da fena değil ama kuzu şişin kalitesinde değiller ama istanbulda çok fazla bulunabilinen kebap çeşitleri olmadıklarından tercih edilebilirler kaliteleri de kötü değil lezzet alınır yenilirken. Diğer kebap çeşitlerini tavsiye etmiyorum açıkçası. Beyti, adana, urfa (ki hala urfa diye bir kebap niye vardır anlamış değilim milletce acının dibine vuran bir kentin adını acısız bir kebaba vermek hangi mantığa sığar çözebilmiş değilim hakarete bile girer bence), sebzeli ve fıstıklı kebapları birbirinden pek de farklı değil. Bir kalite pırıldtısı göremedim diyebilirim. Başka kebapçılarda yiyebileceğinizden çok da farklı değil. Yazının başında işten biraz anlıyorsanız farkı görebilirsiniz dediğim nokta tam olarak da burası oluyor işte. Kebap çeşitlerinin toplu bir gösterimini de şöyle yapayım..
Şansınız varsa bulgur pilavı yerine o gün firik pilavı çıkmıştır ve o lezzetin de tadına varabilirsiniz. İyi yapılmış bol tereyağlı bir tabak firik pilavı ve kıvamlı lezzetli bir bardak ayran insana kebabı unutturabilecek bir lezzettir. Mekanın fiyatları da gayet uygundur ve ucuzdur bariz bir şekilde. Biz aile fertlerimiz arasında keşfettiğimiz ve müdavimi olduğumuz zaman fiyatlar daha da düşüktü ama NTV de gurme Vedat Milor un programında mekanı tanıtmasından sonra biraz daha yenilendi ve fiyatlar bir nebze arttı. Kesinlikle bir şımarıklıkla fiyatları tavan yapan yeni meşhur olan bazı yerler gibi değil sadece dekorasyondaki artışın fiyatlara bir ya da iki lira şeklindeki yansımasıydı. Sonuç olarak güzel kebap ve lahmacun yemek istiyorsanız tavsiye ederim ve pişman olmama garantisi verebilirim. Salaş mekanlar arasındaki favorilerimdendir..

25 Şubat 2011 Cuma

DEMETİ'DE EV ORTAMINDA MEYHANE KEYFİ

Kalabalık bir grupla çok methedilen mekanlarından birini denemeye ön ayak olmak genelde stresli bir durumdur. Mekanın sahibi olmasanız da program size ait olduğu için ister istemez gerilirsiniz. İşte uzun zamandır methini duyduğum Cihangir'deki Demeti'yi de her ihtimali göz önünde bulundurarak kurban bir grupla dün akşam test ettim. Birkaç gün öcesinden rezervasyon yaptırmama rağmen Boğaz manzaralı kısımda yer olmadığından caddeye bakan kısımda bize ayrılan masamıza doğru ilerlerken sanki bir arkadaşımızın evinin salonuna geçiyormuşuz hissine kapıldım. Hatta, bir akşam bu odayı rezerve ederek 25-30 kişilik bir ev daveti havasında keyifli bir akşam yemeği de yenilebileceği fikrini kafamın bir yerine yazdım. 

Gelelim yediklerimize... Soğuk meze dolabını görerek seçtiğimiz: Patlıcan salatası, yoğurtlu patlıcan, pazı kavurma, levrek marin lezzetliydi. Çerkes tavuğu ise sosu eksik, daha çok haşlanmış tavuk gibiydi. Sıcak humus talebimize garsonumuzun 'Maalesef ancak soğuk servis edebiliyoruz' olarak gelen yanıtına rağmen ısmarladığımız humus da tahini, tuzu ve kimyonu az humustan çok nohut püresiydi diyebilirim. Muhammara ise kötü değildi; ama çok daha lezzetlilerini de yemiştim. Domatesli kıvırcık salatasında kullanılan kıvırcığın tadından da günlük taze malzemeler kullandıklarının ipucunu almış oldum. 

Ara sıcaklara gelince: Kalamar tava pamuk gibi ve lezzetliydi. Keşke yağını da çok çekmemiş olsaydı, tarator sosu da başarılıydı. Kalamar ızgara ise kömür gibi, lastik kıvamında ve yine tarator sosla servis edilerek bizi hayal kırıklığına uğrattı. Ciğeri pamuk gibi yumuşacık ve lezzetliydi. Tereyağında karides ve karides güveç de oldukça lezzetliydi. İkisi arasındaki tek fark da zaten sadece karides güveçteki ekstra kaşardı diyebilirim. 



Son olarak ikramları olarak bize sundukları kağıtta levrek resmen ağızda dağılıyordu. Oldukça lezzetliydi ve masanın gözde lezzeti oldu diyebilirim. 


Gecenin sonunda herkesi ortamdan ve lezzetlerden memnun etmiş olduğumu görmek güzeldi. Servis de birkaç aksama olmasına rağmen Demeti'nin dostlarla ev ortamında meyhane keyfi yaşamak için ideal olduğunu söyleyebilirim; ama tabii hala benim gönlümdeki en iyi meyhane Asmalımescit'teki Cavit'tir.
ARNAVUTKÖY'DEKİ FAVORİ BALIKÇIM: ARNAVUTKÖY BALIKÇISI

Haftada en az bir kez balıkçıya gitmek nerdeyse olmazsa olmazımdır, müdavimi olduğum bazı balıkçılar dışında merak ettiğim yeni açılan mekanları da denemeye gayret ederim. İşte Arnavutköy Balıkçısı'na da tavsiye üzerine ilk defa böyle adım atmış bulundum ve ondan sonra neredeyse her hafta gider oldum.Yakında mekanın demirbaşları listesinde adımın geçeceğine inanıyorum.Eftalya'dan ayrılanların açtığı bu nezih mekanda, ilk gittiğim günden beri eğitimli bir personelden olduğu anlaşılan başarılı servis ve yediklerimdeki değişmeyen lezzet en önemli artılar oldu.

Gelelim mekanın lezzetlerine: Öncelikle ikram olarak getirdikleri mısır ekmeğini, soğanlı, balzamik sos ve zeytinyağlı domates salatası, kütür kütür salatalık ve lahana turşusu ve de közlenmiş kırmızı biberden yaptıkları baharatlı,cevizli başlangıçla bile doyulabilir derim. 


Soğuk mezelerden közlenmiş patlıcan,levrek marin,ahtapot,körili levrek sarma,maydanoz salatasını ( biraz daha nar ekşisi ilave ettirip servis ettirmenizi öneririm ), beyaz peynirli sunumuyla cibes otunu tavsiye ederim. Lakerdayı da seviyorsanız mutlaka sipariş vermelisiniz. 

Ara sıcak olarak oldukça lezzetli bir püreyle servis edilen balık köftesi gerçekten söylendiği gibi mekanın spesiyali olmaya layık. Kalamar ızgara ise fena değil ama açıkçası tam istediğim lezzette değil daha iyi marine edilip servis edilmeli. Kalamar tava genelde nar gibi kızarmış ve gereken yumuşaklıkta geliyor ama maalesef bazen panesinde yeterince tuz koymadıklarından olsa gerek dış tabakasını aşırı lezzetli bulamıyorum. Tereyağında karides sunum açısından göze hitap ediyor ama birçok balıkçıdaki, büyük ama lezzetsiz karides seçimi hatasına bu mekanın da kurban gittiğini hissettiriyor. Fener kavurmanın içinde gelen küçük karideslerden yapılsa daha güzel bir tat yakalanacağını düşünüyorum. 


Yapacağınız herhangi bir balık seçiminde lezzet yakalamamak neredeyse imkansız ve yanında servis edilen tereyağında sotelenmiş cibes otunu da denemenizi tavsiye ederim. Tatlılara gelince, sırf tatlı yemek için bile bu mekana gidilir dedirtecek kadar lezzetli alternatifler sunuluyor. Kızarmış dondurması ve kestaneli suflesi özellikle tavsiyelerimdir. Bunların dışında kabak tatlısıseverler, volkanik kek ve dondurmalı irmik helvaseverler de unutulmamış. 



Fiyat açısından da civarındaki tüm balıkçılarla hemen hemen aynı hatta belki bir nebze daha az bir tutarla karşılaşacağınızı da bilmenizi isterim. Sadece ikram olarak getirilen başlangıçların hesabınıza eklendiğini ne kadar saçma bulduğumu belirtmeden edemeyeceğim. Son olarak nezih, sıcak bir ortamda, başarılı bir servis eşliğinde meze ve balık keyfi yapmak istiyorsanız mutlaka bu mekanı test edin derim.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Limonata

Hadi bakalım kaldığımız yerden devam edelim. Bu yazımız Limonata hakkında. Aklınıza direk limon şeker su isteğe göre biraz da taze nane kombinasyonu gelmesin. Limonata İzzet Çapa'nın nişantaşı Citys de işlettiği restoranın adı. Dizaynı içeri girdiğiniz hatta giremeyip kapıda kuyrukta beklediğiniz ilk dakikadan itibaren ÇapaMarka bünyesinde bir yere geldiğinizi fazlasıyla hissettiriyor. Bir cuma akşamı gittim abim ve kuzenlerimle. Cuma akşamı olduğu için tabii olarak yer bulamadık ve kapıda sıra beklemeye koyulduk adımızı yazıdrdıktan sonra. Kapıda karşılayan kız o kadar içten ki sanki o uzun bekleme periodundan sonra oda sizle oturup bi drink alıcakmış gibi sabırsızlıkla bekliyor yer bulamadığınız her dakika sizinle morali bozulup biraz da sinirleniyor. Sıcak karşılama gerçekten hoşumuza gitti içerde kasıntı insanların olduğu bi yerde kapıda bu kadar sıcak karşılşanmak alakadar olunmak insanı sevindiriyor. Bekleme süreci bitti masamız ayarlandı oturduk sonunda. mekanın içi gerçekten güzel dekore edilmiş. Eski mekanlarında da olduğu gibi nerden bulmuşsa bir sürü antin kuntin antika oyuncak vs bulmuş mekanı bezemişler yine ama bu kötü bir kasıntılık yaratmıyo insanda daha çok rahatlıyor. ahşap dekorasyonlar seçmişler ve ahşabın açık renklerini tercih etmişler bi ev sıcaklığı var valla ne yalan söliim. Mekan güzel dekorasyon ambiyans on numara ama bi sorun var. Eğer benim gibi normal insan standartlarının üzerinde bir iriliğe sahipseniz ve şansınıza ufak sandalyeli masalardan gelirse biraz sıkıntı çekebilirsiniz. Ama onun da çaresi var. Demin kapıda sizinle beraber eziyet çeken kız vardı ya ona bir rica edin normal insan ebatlarında sandalyeli bir masaya geçmek istiyoruz diye boşalır boşalmaz ayarlıyorlar alaka iyi yani.

Yerimize oturduk rahat da ettik e kapıda bekleyince karnımızda açıktı iyice bi yemek söyliyelim. kuzenlerden biri tavuklu sezar salatalarından istedi onun kendi klasiği olarak. İstanbulda ne kadar çesit tavuklu sezar yediğinin sayısını o bile unuttu biz zaten saymayı bırakalı çok oldu =). Ama tecrübe işe yarar tabiki sunumları yemeği zorlaştırdığı için klasik salata tabağında istedi salatasını daha önce de yemekte zorlandığı için bu sefer eziyet çekmiyim dedi. Zira yemesi zor sunum şöyle oluyor.
Onun yerine klasikleştirilen sunum işe böyle oluyor..
Yemesi rahat ve lezzeti gayet yerinde olan salatanızı hem zevkle hem de kolaylıkla yiyebiliyorsunuz. En azından kuzen öyle söylüyor. Bizim masamızda yenmedi ama daha evvel yiyen tanıdıklar beğendiklerini söylediler o yüzden yazıya Cafe de Paris soslu Steak i de ekliyorum sunumu gayet hoş ve lezzeti gayet yerinde. Çapanın mekanlarının en seviğim özelliklerinden birini taşıyor bünyesinde. Bazı bütçelere pahalı gelebilir ama verdiğiniz paranın karşılığından fazlasını aldığınız kesin en azından. Etin lezzeti ve sosun kıvamı ve tadı herşeyi özetliyor denemenizi tavsiye ederim. İşte o tabak..
Bir diğer yemeğimiz bir diğer kuzenimin yediği milyoner tavuk. Adı değişik gelebilir ama amiyane tabiriyle yarım tavuk kendileri. sunumu pek başarılı değil aslında beklenenin çok altında. yanında garnitür olarak salata ve kızarmış ekmek var denilmesi ve diğer tabakların biraz daha afili olması beklentileri yükselttiğinden de olabilir ama karar size kalsın. Ha bu arada sunumu kötü olabilir ama lezzet bakımından hiç bir eksiği yok çok da lezzetli ve doyurucu bir tabak..
Gelelim benim ve abimin seçtiği yemeğe yani ilk yiyişte mekandaki favori yemeğim olan Fırınlanmış Mozarellalı Tavuk Milanese. Sunumu güzel tavuk uzerine biber sos patlıcan dilimi ve üzerine mozella peyniri koyularak fırınlanmış ve çok güzel bir lezzet ortaya çıkmış. Yanında salata ve patates kızartması ile geliyor. Patates salatası ile nasıl olur onu denemek istedik fakat restoran tabakları modifiye etme imkanı sunmuyor size fakat içinde alerjiniz olduğu ya da istemediğiniz birşey varsa çıkarabiliyorsunuz fakat ekleme ve değiş tokuş serbest değil. Biz de bir bilinen olduğu aşikar deyip elleşmedik adamlara bırakalım işlerini yapsınlar dedik ve sonuçtan da bir hayli memnun kaldık. Tavuk Milanese izimiz tam olarak şöyle görünmektedir yiyecek olanın gözünden..
Yemeklerimizi yedik bir hayli de doydul hatta şiştik rahatça da bir masaya geçebildik sıra geldi kahvelere sodalara. Soda ve su çeşitleri bir hayli geniş kızılaydan akminaya pellegrino ya kadar seçebiliyorsunuz sular ise daha çeşitli. Kestaneden erikli ye hatta voss a kadar yükseliyor kalibre. Bir pellegrino sonra da türk kahvesi denedim. Türk kahvesi vasat her yerde içebileceğiniz bir kahve zaten ben de çok ekstra bir kahve beklemiyordum açıkçası. Kahvelerle sodalarla hazmı hızlandırdıktan sonra çok geniş ve insanı resmen kışkırtan tatlı reyonuna doğru yan yan ilerlemeye başladık. İlk önce frambuazlı cheesecake denedik ama çok başarılı bulmadık açıkçası. Üzerindeki frambuaz şurubu katı lastik gibi olmuştu ve kolay yenmiyordu. Tazeydi taze olmasına ama daha iyi olabilirdi..
Bu başarısız seçimi ört bas etmek için bir de başka bir şeyler deneyelim dedik ve uzun düşünce ve tartışmalar sonucu sexy chocolatte istemeye karar verdik. Tam anlamıyla chocolatte =). Tatlı ihtiyacınız üst düzeye çıktığında bile sizi tatmin ediyor. Normal bir insanın bir haftalık tatlı ihtiyacını karşılar bence. Lezzetli başarılı ve tepeden tırnağa çikolatadan oluşuyor..
 Bu arada abim gibi ne kadar tatlı yeseniz de tatlıya doymuyorsanız üzerine çikolata sos da ilave edebiliyorsunuz ama tavsiye etmiyoruz şeker komasına sokabilir =). Sos eklenmiş hali de şöyle oluyor efendim..
Sonuç olarak mekanı hem ambiyans hem de yemeklerin lezzeti  olarak çok beğendim. Tatlı menüsü insanı cezbediyor ve üstüne üstlük servisi hem hızlı hem de alakadar oluyorlar ilgililer. Tavsiye edilir kış aylarında gidilmesi gereken sıcak bir ortam. Baharda nasıl olur bilemem ama gidip gördükten sonra yazıyı update edicem merak etme panpa..

12 Ocak 2011 Çarşamba

Etçii Steak House & Kasap

ilk yazım en çok yapıtığım ve yapmaktan en çok hoşlandığım şey üstüne olsun istedim ve bir restoran kritiği ve tavsiyesi olsun bu entry. mekanımızın adı Etçii. adından da anlaşıldığı üzre et ve et ürünleri üzerine bir yer. yeni başlayan steak house furyasının bir ürünü aynı zamanda totan et işinde de var oldukları için ilk patlamanın ardından gelen dinlenme sürecini rahat atlattılar. yerleri tuzla sahilde sahil şeridinin bir arka sokağında. deniz manzarası yok belki ama mekanın dizaynı gayet ferah ve kullanılan ahşap malzeme insanı sıcak karşılıyor. mekanın bir tam kapalı, bir yarı açık ve bir de yaz ve bahar ayları için tamamen açık bölümü var. aslında ataşehir ve bahçeşehirde de şubeleri var ama tuzla şubesi benim gittiğim yer o yüzden burayı tarif ediyorum.
mekan güzel açık hava da açıktırdı ne yicez hadi tavsiye edelim.başlangıç olarak etlerden önce kendi yapımları olan sosisi fena değil arzuya göre tavsiye edilir pişman da olunmaz ayrıca lezzetli ve doğal bağırsakla yapıldığı için içindeki suyu kaybetmeden güzelce pişebiliyor. ama başlangıçlar arasında asıl tavsiyem ve mutlaka tadılması gereken lezzet kendi yapımları olan sucuk. sucuk doğal bağırsakla hazırlanıyor ve hazır sucuk yerine hakiki sucuk yediğinizi et yoğunluğundan anlıyorsunuz ama bu et yoğunluğu size sucuk özelliğini kaybettirdiğini zannetmesin. içerisine fıstık ceviz ve hellim peyniri koymuşlar ki bu muthiş bir lezzet yaratıyor. sakın sucuğun içinde bu kadar varyeteye ne gerek var demeyin tadı damağınızda kalıcak bu sucuk yenmeli moruk diyeceksiniz.

başlangıçların ardından ortaya ya da şahsınıza özel çeşitli salatalar isteyebilirsiniz bazı damak zevkine sek et yemek çok yavan gelebilir damağınızı canlandırır tavsiye ederim ama ben et tadını hiç birşeyle karıştırmaktan yana değilim zaten etin yanına gelen garnitürler gerekli çeşitliliği sağlıyor. et olarak tercihe dilebilecekler arasında T-Bone denilen bir tarafı biftek bir tarafı kontrfile olan et tavsiye edilebilir. iki farklı lezzet damağınızı şenlendirir. ya da Rump steak tercih de edebilirsiniz kalın ve tam kıvamında pişirilmişse ki onlar bu işi iyi beceriyor tad ve doyuruculuk kadar zevk de alabilirsiniz yediğinizden. resimdeki Rump steaktir ve double seçeneğidir yaklaşıl bir 900gr kadardı yanlış hatırlamıyorsam..
eğer benim gibi kemiğe en yakın et en lezzetlisidir felsefesini benimsediyseniz ve etiniz yağlı olmalıysa lezzet açısından ki burda bahsettiğim yağ et kenarındaki safi yağ değil etin içine damar damar dağılmış olan çizgi çizgi yağlardır. bunlar etin lezzetini bozmaz lezzetine lezzet katar ve marbled diye tabir edilir mermer gibi damarlı gözükmesi hasebiyle. eğer tercihiniz böyle bir et çeşidiyse dallas steak yemenizi tavisye ederim benim de favorimdir.
benim gibi etinizin büyüklüğü gözünüzü de doyurmalıysa double dallas pirzola tam size göre bir seçim olucaktır. uzaktan çekim göz yanıltabilir fakat tabaktaki et 1150gr civarındadır. etin yanında gelen ızgarada pişmiş soğan ve buharda pişirilmiş sebzeler çok et yediğinizi düşündüğünüzde ağız tadınıza iyi gelir. bu bana çok adaha ufak bişeyle de doyarım derseniz normal dallas steak sizin için yeterli olacaktır. onun da görüntüsü şöyledir.
aslında bu da çok ufak birşey değil fakat diğerinin yanında yavrusu gibi kalır bu da 400gr civarında. gayet de doyurucudur. tek çeşit etlere alternatif olarak karışık kuzu tabağı da denenebilir ve oldukça lezzetlidir bazıları gibi kuzu yemeyiz biz diyenlerden değilseniz. şahsen ben değilim. karışık kuzu tabağında kuzu şiş, kuzu külbastı ve kuzu pirzola gelir onlarda lezzetleri yerindedir. zaten dry aging sistemi kullandıkları için etlerin lezzetlerinde eksikleri yok fazlaları vardır. taaa tuzlaya gelmeye değer bence. yemekleri yedik tatlı var mı panpa derseniz eğer mekanın iki çeşit de tatlı alternatifi var. cheesecake ve kızarmış dondurmaları. cheesecakeleri tercih edilebilir tabi etlerden sonra yiyecek yeriniz kaldıysa. cheesecake sınıfının biraz altındadır ama ağıza tat vermektedir yavan ve ya başarısız değildir ama vasat üstü olmanın da ötesine geçememektedir. zaten benim tercihim ve tavsiyem sade ya da orta bir kahve söyleyip tütün ve tütün mamülleri kullanıyorsanız ve bulabilirseniz aromasız hakiki bir puro içmenizdir. böylece festivale yakışan kapanışı da yapmış olursunuz. içeceklerden hiç bahsetmedik menüde alkol bulunmuyor zira. kola sprite mı onuda kendi zevkinize göre seçin ben karışmam ama benim tercihim lezzeti bozmamak için sadece su içmek onuda abartmayın şişirir sonra. Etçii Steak House böyle bi yer işte panpam gidersem memnun kalırsın bir daha gideceğin zamanı da iple çekersin kanaatimce.

7 Ocak 2011 Cuma

hadi hayırlısı

Bu blog bir kuzenlerin güç birleşimi ve damak tadı örneğidir. Kısaca gezip tozup yiyip içtip sizlere aktarıcaz. Arada yemek dışı şeyler de olabilir sürprizlere açık olun =)